DÜNYANIN HİÇBİR YERİNDE ESKİYİ YIKIP, YENİSİNİ YAPMAYA İZİN VERMEZLER

“TARİH, Bilim, Kültür ve Sanat Şehri Erzurum’un İmarı ve Kalkınması” adı altında eşi Prof. Dr. Semra Alyılmaz ile birlikte kaleme aldığı çalışmasında önemli tespit ve önerilerde bulunan Prof. Dr. Cengiz Alyılmaz’ın, “Erzurum’da ne kadar tarihî eserin bulunduğu, bunların kimler tarafından yapıldığı, mevcut durumlarının nasıl olduğu hakkında kapsamlı ve bilimsel – akademik nitelikli çalışma yapılmamıştır” tespiti, yürek burktu.
ENVANTER MUTLAKA ÇIKARTILMALI
Çalışmasında, Erzurum sınırları içinde hem Türk – İslam ve hem de daha önceki dönemlere ait çok fazla sayıda tarihî eser, yapı ve kalıntı bulunduğuna dikkati çeken prof. Dr. Cengiz Alyılmaz, “Bu sebeple de Erzurum ili sınırları içinde yer alan tarihî, arkeolojik eserlerin ve mimari yapıların envanterleri çıkartılmalı; söz konusu eserlerle ilgili bilimsel ve akademik çalışmalar yapılmalı; elde edilen bilgi, bulgu ve belgeler çok dilli (Türkçe, İngilizce, Rusça) olarak yayımlanmalıdır” önerisinde bulundu.
ÇOK ÖNEMLİ BİR DETAY
Günümüze ulaşan arkeolojik kalıntılar sayesinde Erzurum’un tarihi geçmişinin Milattan Önce (MÖ) 4 binli yıllara kadar gittiğini kaydeden ve “Bu detay, yörenin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir” vurgusu yapan Alyılmaz, şehrin kurulduğu Erzurum Ovası’nda, pek çok eski yerleşim yeri bulunduğuna işaret etti. Mevcut yerleşim birimleri arasında Karaz, Pulur, Güzelova gibi önemli yerlerin geldiğini kaydeden Cengiz Alyılmaz, değerlendirmeni şöyle sürdürdü:
“- Hititler Dönemi’nde Hayaşa Ülkesi olarak bilinen bölgede Hurriler ve Urartular güçlü egemenlikler kurmuşlardır. Persler, Seleukoslar, Romalılar, Bizanslar ve nihayet Türkler tarafından ele geçirilen Erzurum ve çevresi, bu kültürlerin az veya çok kalıntılarıyla doludur (Yurttaş, 2011: 261-268). Farklı dönemlere, farklı milletlere ve kültürlere ait eserler olsa da, Erzurum’daki tarihî eserlerin büyük bölümünü Türk- İslam Dönemi’ne ait eserler oluşturmaktadır. Ancak Erzurum’daki tarihî eserlerin önemli bir kısmı bugün gelinen noktada ne yazık ki zaman, insan ve iklim faktörü yüzünden ya yok olmuş ya da yok olma sürecine girmiştir.
KAPSAMLI BİR ÇALIŞMA YOK
Erzurum’da ne kadar tarihî eserin bulunduğu, bunların kimler tarafından yapıldığı, mevcut durumlarının nasıl olduğu hakkında kapsamlı ve bilimsel – akademik nitelikli çalışma yapılmamış; söz konusu eserlerin albümleri hazırlanmamıştır. Konuyla ilgili olarak hazırlanan birkaç betimleyici çalışmanın yalnızca Türkçe hazırlandıkları için turistik amaçlı bile kullanılmasının güç olduğu inkâr edilemez bir gerçektir.
BİLİMSEL ÖLÇÜTLER GÖZ ÖNÜNE ALINMAMIŞ
Evrensel bilgi teknolojilerinden yararlanılarak, Erzurum ve çevresindeki tarihî yapıların üç boyutlu görüntülemeleri yapılmalı; gerekli görülenlerin restorasyon ve konservasyonlarına bir an önce başlanmalıdır. Erzurum’da kentsel dönüşüm kapsamında, tarihî alanlarda yapıldığı bilinen çalışmaların büyük bölümünün bilimsel ölçütler göz önünde bulundurularak yapıldığını kaydetmek ne yazık ki mümkün değildir. Nitekim Erzurum’daki pek çok tarihî ev, semt hatta mahalle kentsel dönüşüm sırasında yıkılmış; bunların yerlerinde sembolik olarak birkaç Erzurum evi inşa edilmiştir.
ÖNCE YIKIP, SONRA YAPMAYA İZİN VERMEZLER
Şurası hiçbir zaman unutulmamalıdır ki: dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir bilimsel anlayış, hiçbir kurum, kuruluş veya kurul restorasyon ve konservasyon adına bir tarihî eseri (evi, camiyi, çeşmeyi…) önce yıkıp, sonra yerine yenisini yapmaya izin vermez; veremez.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ilgili kurum ve kuruluşları, Erzurum Valiliği, Erzurum Büyükşehir Belediyesi (ve ilgili belediyeler), Atatürk Üniversitesi ve Erzurum Teknik Üniversitesi, paydaş olarak gerçekleştirilecek restorasyon ve konservasyon çalışmalarıyla ilgili ekipler kurmalı; bu ekiplerde farklı disiplinlerden uzmanlara (öğretim üyelerine, mimarlara, korumacılara, heykeltıraşlara…) yer verilmelidir.” (devam edecek)