DADAŞKENT İLE ILICA AYRILSIN!

YAZIN en sıcak günlerini yaşıyoruz.
Sıcaklar Erzurum dışında her şehri, her bölgeyi kavuruyor.
Gerçi Erzurum’da da sıcaklık arttı, ama dayanılmaz derecede değil.
İnsanlar çoğu yerde yüksek nemden dolayı nefes almakta zorlanırken biz, yayla şehri olmanın avantajını fazlasıyla yaşıyoruz.
*
Siz ne düşünürsünüz bilemem de…
Erzurumlu olmak ve Erzurum’da yaşamak büyük nimet.
Bize, bana, aileme, çocuklarıma yaşattığı güzelliklerden dolayı Allah’a şükrediyorum.
*
Doğal kliması sayesinde geceleri yorgana sarılarak uyumanın ne kadar keyifli olduğunu bizim dışımızda kim bilebilir ki?
Bu ayrıcalığın kıymetini bilmeyen tek kelimeyle “nankör” demektir..
*
Havası güzel, suları, dereleri gürül gürül akan bu şehrin keşke cadde ve sokakları da o ölçüde temiz, trafiği düzenli, insanları kibar, biri birlerine karşı davranışları samimi ve zarafet dolu olsaydı.
İnşallah bir gün o da olur diye umut ediyorum.
*
Şehrin sakinleri olarak sorunlarımızın neredeyse tamamı ortak, şikayetlerimiz genelde aynı:
Çevremiz kirli, düzensiz ve bakımsız.
Gürültü kirliliği had safhada.
Trafik keşmekeşliği giderek diğer sorunlara rahmet okutacak seviyeye ulaştı.
Sular mikroplu…
Kaldırımlar işgal altında…
Gangaster tipli insanların çokluğu özellikle Cumhuriyet Caddesi’nde korku, endişe ve rahatsızlıklara neden oluyor.
Yollar engebeli, “kaymak gibi asfalt” sözü tarihe karışalı çok oldu.
*
Şehrin daha başka sorunları da var muhakkak.
Benim aklıma bir çırpıda gelenler bunlar.
*
Dert çok, sıkıntı fazla.
İster istemez yakınıyor, başta da belediyeleri ve başkanlarını suçluyoruz.
*
Başkanların görevlerinin hakkını tam veremedikleri noktasında herkes hemen hemen aynı şeyleri düşünüyor.
Öyle ki, Ilıca ile Dadaşkent’in ayrılması isteyenlerin sayısı hiç de az değil.
İki ayrı kaymakam, iki ayrı belediye, iki ayrı başkan ve pek tabi ki, ilçeye özel bütçe!
O vakit Dadaşkent halkı, “Bizim hakkımız olan para Ilıca’ya harcanıyor” demez.
*
Asıl konumuza dönersek…
Acaba bu konuda kim ne kadar haklı?
Suçun tamamı sadece belediye başkanlarında ve belediye çalışanlarında mı?
Yok mudur vatandaş olarak bizim suçumuz, yok mudur bizim eksiğimiz, kusurumuz?
Bizler sütten çıkmış birer ak kaşık mıyız?
*
“Aslan yattığı yerden belli olur!..”
Bu sözü bilmeyenimiz yoktur.
Gelin yattığımız, yaşadığımız yerlere, sadece Dadaşkent’e değil; Yakutiye’ye, Palandöken’e şöyle bir bakalım, kendimizi test edelim.
Bakalım aslan mıymışız, bakalım nasıl aslan mışız?
*
Çöplerin yollara, kaldırım kenarlarına gelişigüzel saçıldığı, piknik alanlarının pislikten, kirlilikten geçilmediği, kaldırımların işgal edildiği, keyfiyetin trafikte tüm ihtişamı ile kendini gösterdiği bir aslan yatağı olur muymuş, biz karar verelim.
*
Kimi kandırıyoruz biz?
Rahmetli Naim Hoca’nın ifadesiyle “Allah görir, bülir!”
*
Bu açıdan bakarak sormak gerekirse:
“Çevreyi kirletmek, gürültü yapmak, insanları ve tüm canlıları rahatsız edecek tutum ve davranışlar içinde bulunmak kul hakkına tecavüz etmek değil imdir?”
İhmal var, inat var, boşvercilik var, hakka tecavüz var, adamsendecilik var.
Hata yaptığımızın, kusur işlediğimizin hepimiz farkındayız.
Ama işin kolayını da bulmuşuz!
“Hakkını helal et” diyor, işin içinden sıyrılmaya çalışıyoruz.
*
Oh ne güzel! Olduysa mübarek ola!
Haydi ben hakkımı helal ettim diyelim…
(Etmiyorum da!)
Ya ağızsız, dilsiz yaratıkların hakkı!
Onlarınki ne olacak?
*
Bu zulüm değil de nedir?
*
Konuyu bir hadis-i şerif ile noktalayayım:
“- Allah’tan korkun. Bir mümin, bir mümine zulmederse, kıyamette Allahü teâlâ mutlaka mazlumun intikamını zalimden alır.” (A. B. Hamid)